27 Nisan 2020 Pazartesi

ŞUARÂ SURESİ (SURELERİN İNİŞ SEBEPLERİ)

26-eş-ŞUARÂ

Mekke'de nâzil olan bu sûre, 227 (ikiyüzyirmiyedi) âyettir. 224, 225, 226, 227. âyetleri (dört âyet), Medine'de nâzil olmuştur. "Şuarâ", şairler demektir; 224. âyetinde şairlerden sözedildiği için, sûre bu ismi almıştır. Muhaliflerin Kur'an'a karşı ileri sürdükleri iddialarından biri de, onun bir şair tarafından meydana getirilmiş olduğu idi. İşte Kur'an, Hz. Peygamber'in irşadı ile daha önceki peygamberlerin irşadlarının özde birleştiğini ve Kur'an'ın bir şair eseri olmadığını isbat ederek, bu iddiayı çürütmekte ve reddetmektedir.

ŞUARÂ SURESİ
Sure adını, 224. ayetinde geçen ve "şairler" anla­mına gelen “Şuarâ” kelimesinden almıştır. Müşrikler, Kur’an’ın bir şair tarafından meydana getirilmiş olduğunu iddia ediyorlardı. Bu surede, Hz. Peygamber'in öğretisi ile daha önceki peygamberlerin öğretilerinin özde birleştiği ve Kur'an'ın bir şair eseri olmadığı ispat edilerek, bu iddia çürütülmekte ve reddedilmektedir.

Sure  227 ayettir. Mekke’de, Vâkı'a suresinden sonra inmiştir. 224, 225, 226, 227. ayetler (dört âyet), Medine'de inmiştir. 

Mushaftaki resmi sırası itibarıyla 26., iniş sırasına göre ise 47. suredir. 

Surenin Temel Konuları:
  • Allah’ın varlığı, birliği ve kudreti,
  • Peygamberlikle ilgili konular,
  • Kur’an’ın ilahî kelam oluşu,
  • İnkarcıların peygamberlere karşı tutumları,
  • Kıyamet ve yeniden dirilme,
  • İnkarcıların ve inanların ahiret hayatındaki durumları,
  • Hakkı yalanlayanlara ders olması için bazı peygamberlerin kavim­leriyle olan ilişkileri: Hz. Musa’nın kıssası; Firavun ve kendi kavmiyle Allah'ın birliği hakkındaki tartışmaları. Hz. İbrahim’in (a.s.) babası ve putperest kavmiyle olan mücadelesi; Hz. İbrahim'in (a.s.) put­lara tapmayı reddetmesi ve Allah'ın birliğini ispat etmesi. Hz. Nuh, Hud, Salih, Lût, Şuayb peygamberlerin inkarcı ve ahlaksız kavimleriyle mücadeleleri. 
Surenin temel mesajları:
- İnkarcıların olumsuz tutumları sebe­biyle üzüntüye ve yılgınlığa düşmemek ge­rekir. Çünkü hidayet Allah'tandır.
- İnsanın çevresini gözlemlemesi, hatta sadece bitkilere bakıp bunlar üzerinde düşünmesi bile onu Yaratıcı Allah’ın varlığına götürür. 
- Kafirler ne kadar inkar etseler de, alay ettikleri şey baş­larına gelecektir.
- Allah, müminlere her zaman yardım eder; düşmanlarına karşı onları üstün kılar. Bunun en açık örneği, Hz. Musa’nın güçlü ordulara sahip Firavun’a üstün gelmesidir.
- Dini güzel ve etkili bir üslupla tebliğ etmek gerekir.
- Hakkı savunanların karşısında batıl tutuna­maz.
- Allah yolunda hiçbir fedakarlıktan kaçınılmamalı, baskı­lara boyun eğilmemeli ve Allah'a güvenil­melidir. 
- Sadece Allah’a dua edilmeli ve hiçbir şey aracı yapılmamalıdır. 
- Bilgisizce, eskilerin batıl gelenek ve göre­neklerini sürdürmek yanlıştır.
- Peygamberlerin duaları, özellikle Hz. İbrahim’in duası örnek alınmalıdır. Allah’tan mal-mülk değil, ilim ve hikmet vermesi, salihler arasına katması, hayırla anılmayı nasip etmesi, cennetine koyması istenmeli ve yakınların da affı için dua edilmelidir.
- Son pişmanlık fayda vermez. Bu dünyada ahiret için gerekli hazırlık yapılmalıdır. Çünkü tekrar geriye dönüş mümkün değildir.
- Homoseksüellik, felakete götüren cinsel bir sapkınlıktır. Lut kavmi bu yüzden helâk olmuştur. 
- Ölçü ve tartıda hile yap­ılmamalı, kıskançlıktan ve bozguncul­uktan uzak durulmalıdır. Bu kötü hasletler toplumun yok olmasına sebep olur. Nitekim Eyke halkı bu yüzden helak olmuştur.
- Kur'an-ı Kerim, Yüce Allah tarafından Cebrail aracılığı ile Peygamberimize Arapça olarak indirilmiştir. Ondaki gerçekler, önceki ilahi kitaplarda da mevcuttur. 
- Allah, her topluma bir elçi gön­dermiştir. 
- İnsan, yakın çevresinden başlayarak irşat görevini yerine getirmelidir. Haksızlık ve kötülük karşısında sessiz kalınmamadır.
- Şeytan, sadece günahkar yalan­cılara telkinde bulunup onları tesir altında bırakır. Müminlere zarar veremez. 

NEML SURESİ (SURELERİN İNİŞ SEBEPLERİ)

27-en-NEML

Bu sûre, Mekke'de nâzil olmuştur. 93 (doksanüç) âyettir. "Neml" karınca demektir. 18. âyetinde, Süleyman aleyhisselâmın ordusuna yol veren karıncalardan söz edildiği için sûre bu ismi almıştır.

NEML SURESİ
"Neml" karınca demektir. İçinde, Hz. Süleyman’ın ordusuna yol veren karıncalardan da bahsedildiği için sure bu adı almıştır. Sureye "Süleyman suresi” ­de denilir. 

Bu sure 93 ayettir. Mekke'de, Şuarâ suresinden sonra inmiştir. 

Mushaftaki resmi sırası itibarıyla 27., iniş sırasına göre ise 48. suredir. 

Sure, içinde tilavet secdesi bulunan surelerden biridir.

Surenin temel konuları:
Bu surede, Mekke’de inen (Mekkî) diğer sureler gibi, Allah'ın birliği, peygamberlik, öldük­ten sonra dirilme, kıyamet ve Kur'an-ı Kerim'in Allah katından in­dirilmiş yüce bir kitap olduğu ispat edilmektedir. Bundan başka surede şu konulara değinilmektedir:

Hz. Musa, Davud, Süleyman, Salih ve Lût aleyhisselâmın kıssalarından ibret verici bölümler,
  • İnsana verilen nimetler,
  • İnkarcıların ve müminlerin ahirette karşılaşacakları durumlar.
Surenin temel mesajları: 
- Kur'an-ı Kerim, Yüce Allah tarafından Hz. Muhammed’e indirilmiştir.
- Kur’an-ı Kerim, insanlara rah­met, yol gösterici ve müjdeci bir kitaptır. 
- Namaz kılmak, zekat vermek ve ahirete kesin olarak inanmak müminlerin temel özellikleridir. Başka bir ifadeyle müminler, namaz kılan, zekât veren ve ahirete inanan kimselerdir.
- Küfür, kişiye davranışlarını hoş gösterir. Ancak kâfirler ahirette hüsrana uğrayacaklardır.
- İnanmak istemeyenlere mucizeler de fayda vermez. Nitekim Allah, Hz. Musa'ya dokuz mucize vermiş, inkârcılar yine de ki­birleri sebebiyle inanmamakta direnmişlerdir.
- İlim bir nimettir; bunun şükrünü yeri­ne getirmek gerekir.
- Kendisine üstün nimetler verilen kişi şımarmamalıdır. Allah, Hz. Süleyman'a kuşların ve karıncaların dilini öğretmiş; cinler­den, insanlardan ve kuşlardan ordu vermiştir. Hz. Süleyman bunlar karşısında şımarmamış, daima kulluğunu hatırlamıştır.
- Allah, gizli ve açık her şeyi bilir. Her şeyi bilen Yüce Allah’ı daima anmalı ve ona ibadet edilmelidir.
- Her duyulan habere inanılmamalı, doğruluğu araştırılmalıdır.
- Yönetim işlerinde istişareye önem verilmeli, ülke çıkarlarına uygun akılcı kararlar almaya çalışılmalıdır. 
- Savaştan önce barış yolları aranmalı, milletin menfaatleri göz ö­nünde bulundurulmalıdır.
- Allah'ın verdiği nimetlere şükredilmelidir; şükretmemek nankörlüktür.
- Salih peygamberin kavmi gibi geçmiş toplulukların başlarına gelenlerden ibret alınmalıdır.
- Homoseksüellik, toplumu felakete götüren cinsel bir sapkınlıktır. Lut kavmi bu kötü alışkanlık yüzünden helak edilmiştir.
- Gökleri ve yeri yaratan, yağmurlar yağdırıp ağaçlar ve bitkiler yetiştiren, dünyayı yaşanacak yer yapan, ırmakları, dağları var eden, darda kalmışın duasına karşılık onun sıkıntısını gideren, karanlıkta yol gös­terici yıldızları yaratan, dinlenmek için ge­ceyi karanlık, çalışmak için gündüzü ay­dınlık kılan, rüzgarları yağmurun müjdecisi olarak gönderen, ilk defa yaratan ve yarat­tıklarını öldürüp yeniden yaratacak olan, gökten ve yerden rızıklar ihsan eden, gizli ve açık her şeyi bilen sadece Yüce Allah'­tır. Allah’ın dışında hiçbir varlığın bunları yapmaya gücü yetmez. Bundan dolayı sadece Yüce Allah'a iman ve ibadet etmek gerekir. 
- Kişi Allah'a tevekkül edip, ona gü­venmelidir. 
- Kişi hakkı tebliğ ederken karşılaştığı zorluklara direnmeli, ümitsizliğe kapılmamalıdır. 
- Kıyametin dehşeti inanmayanlara korku verecektir. İnananlar ise kıyamet korkusundan emin olacaklardır.
- Ahirette herkes yaptığının karşılığını görecektir. 
- Müslümanlar Hz. Muhammed’in yolunu takip etmelidirler.

KASAS SURESİ (SURELERİN İNİŞ SEBEPLERİ)

28-el-KASAS

Bu sûre Mekke'de nâzil olmuştur. 85. âyetinin hicret esnasında Mekke ile Medine arasında, 52 ilâ 55. âyetlerinin ise Medine'de nâzil olduğu rivayet edilmiştir. 88 (seksensekiz) âyettir. "Kasas", olaylar, hikâyeler demektir. İsmini 25. âyetinden almıştır. Sûrenin başlıca konularını, Hz. Musa'nın çocukluğundan itibaren hayatı, mücadeleleri; tevhid ehlinnin zaferi ve dünya servetine güvenilmemesi teºkil etmektedir.

KASAS SURESİ
Sure adını, 25. ayette geçen “kasas” kelimesinden almıştır. “Kasas”, “olaylar, hikâyeler” anlamlarına gelmektedir. Doğumundan peygamberliğine kadar Hz. Musa'nın kıssası açık ve geniş bir şekilde anlatıldığı için bu sureye "Kasas Suresi" adı verilmiştir.

Kasas suresi 88 ayettir. Mekke’de, Neml suresinden sonra inmiştir. Ancak, 85. ayetin hicret esnasında Mekke ile Medine arasında, 52-55. ayetlerin ise Medine'de indiği rivayeti de bulunmaktadır. 

Mushaftaki resmi sırası itibarıyla 28., iniş sırasına göre ise 49. suredir.

Kasas Suresi, Allah'ın birliği, peygamberlik ve öldükten sonra di­rilme gibi inanç konularına önem veren surelerdendir. Bu sure izlediği yol ve varacağı hedef bakımından Neml ve Şuarâ sûreleri ile aynıdır. Aynı zamanda, iniş sebepleri bakımından da birbirlerine uygundur­lar. Bu sure, kendinden önce gelen iki surede kısaca anlatılan konuları açıklar veya tamamlar.1

Surenin temel konuları:  
Bu surede, ağırlıklı olarak Hz. Musa’nın kıssası anlatılarak gerekli öğüt ve uyarılarda bulunulmakta; bir Allah'a inanmanın ge­reği, dünyanın geçiciliği ve asıl hayatın ahiret hayatı olduğu bildirilmekte, ayrıca ahirette inkârcıların acı sonlarından bah­sedilmektedir. 

Surenin temel mesajları:
- Allah, zulme uğrayanlara yardım eder ve onları zalimlerin yerine mirasçı kılar. 
- Allah'ın planını kimse değiştiremez. Allah isterse, Firavun örneğinde olduğu gibi, bir zalimin zulmüne son verecek kişiyi mutlaka çıkarır.
- Allah yolunda fedakarlıktan kaçınılmamalıdır; yerine göre insan evladını bile bu yolda feda edebilmelidir.
- Düşmana belli etmeden, gerçeği bil­dirmeden, onu zararsız hale getirecek ted­birler alınmalıdır. 
- Allah'ın vaadi gerçektir, mutlaka gerçekleşir. 
- Yüce Allah iyi kişileri ilim ve hikmetle ödüllendirir. 
- Kavga edenleri adaletle yatıştırmak gerekir. Bunun yerine, herhangi bir nedenle, taraflardan birine haksız yere yardımcı olmak doğru değildir.
- Kişi hatasını anlamalı, bir günah işleyince derhal tevbe etmelidir. 
- Birine bir tuzak hazırlandığı öğrenilirse, o kişiye tedbir alması için haber verilmelidir.
- Çaresiz insanla­ra yardımcı olunmalıdır.
- Kişi, hizmetinde çalıştırdığı insanlara eziyet etmemeli, onlara adaletle davranmalıdır.
- Tebliğde güzel ve etkili konuşmaya önem verilmelidir. Hitabeti güzel insanlardan bu konuda yararlanılmalıdır. 
- Heva ve heves, insanları hakkı kabul etmekten alıkoymaktadır. Bu konuda kişi dikkatli olmalıdır.
- Kötülüğü iyilikle savmak, Allah yolun­da harcamada bulunmak, boş sözlere iti­bar etmemek ve kendini bilmez cahillerle arkadaş olmamak, mümin kişinin özelliklerindendir.
- Hidayet Allah'tandır; Allah dilemedik­çe, Peygamber bile sevdiklerini hidayete erdiremez.
- Kişi, sahip olduğu nimetlerle şımarıp taşkınlıkta bulunmamalıdır. Yüce Allah, refah içinde şımarıp azmış pek çok kişiyi ve toplumu helak etmiştir. Zenginliği ile dillere destan olan Karun bunun örneklerinden biridir. 
- Allah, bir uyarıcı göndermeden hiçbir toplumu cezalandırmamıştır.
- Dünya nimetleri geçicidir. Kişi, Allah’ın rızasını kazanmaya vesile olacak davranışlarda bulunmalıdır. Çünkü Allah'ın razı olduğu ameller hayırlı ve kalıcıdır.
- Tabi oldukları ön­derler ve taptıkları putlar ahirette inkarcıları yalnız bırakacaktır. O gün onlara hiç kimse yardımcı olmayacaktır. İman edip yararlı işler yapanlar kurtulacaktır.
-Allah, gizli ve açık her şeyi bilir. 
- Kişi, ahiret için hazırlanmalı, ancak dünya nimetlerinden de yararlanmayı ihmal etmemelidir.
- Evrendeki düzeni sağlayan Allah’tır. Gecelerin süresini kıyamete kadar sürdürmeyi dilese, kimse bunu engelleyemez.
- Allah, iyilik yapanı daha güzeliyle ödüllendirir; kötülük yapana ise, sadece yaptığının karşılığı kadar ceza verir.
- İnkarcılardan yana olunmamalıdır. Sa­dece Yüce Allah'a ibadet ve duada bulu­nulmalıdır. Allah'tan başka her şey fanidir ve herkes ona dönecektir. 
---------------------------
1. Muhammed Ali sabuni, Savfetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat,  4/405-406.

ANKEBÛT SURESİ (SURELERİN İNİŞ SEBEPLERİ)

29-el-ANKEBÛT

Mekke'de nâzil olan bu sûre 69 (altmışdokuz) âyettir. "Ankebût", örümcek demektir. 41. âyetinde kâfirlerin işleri örümcek ağına benzetildiği için sûre bu ismi almıştır.

ANKEBÛT SURESİ
“Ankebut”, örümcek anlamına gelmektedir.  41. ayetinde inkârcıların işleri örümcek ağına benzetildiği için sure bu ismi almıştır. 

Sure 69 ayettir. Mekke'de, Rum suresinden sonra inmiştir. Ancak 1-11. âyetlerin Medine'de indiği rivayet edilmiştir.

Mushafta 29., iniş sırasına göre ise 85 suredir. 

Surenin temel konuları:
  • Bu sure, Allah'ın birliği, peygamberlik, öldükten sonra dirilme ve hesap gibi temel inanç konularını işler. Dolayısıyla bu surenin ağırlık noktasını iman, imtihan ve sabır konuları oluşturur. Özellikle peygamberle­rin kıssaları anlatılırken, fitne ve imtihan konusu uzun ve genişçe bu surede ele alınmıştır. Çünkü Müslümanlar Mekke'de çok büyük zulüm ve sıkıntılarla karşılaşmışlardır. Bu çerçevede surenin temel konularını aşağıdaki sıralamak mümkündür:
  • Dünya hayatının bir imtihan oluşu,
  • Güçlüklere karşı sabrın gerekliliği,
  • Ana babaya itaatin, Allah'ın varlığına, birliğine inanıp sadece ona güvenmenin gerekliliği,
  • İnkarcı ve iki yüzlülerin inananlara karşı tutum­ları, 
  • Bazı peygamberlerin kıssalarından ibret verici bölümler,
  • Peygamberin ve Kur'an'ın doğruluğuna inanmanın önemi,
  • Kafir ve münafıkların akıbetleri; inanıp cihad eden ve salih amel işleyenlerin kazana­cakları mükafatlar.
Surenin temel mesajları:
- Yüce Allah, insanların gerçekten inanıp inanmadıklarını ortaya çıkarmak için onları bir takım sınavlara tabi tutmaktadır. Böylece kimin gerçek mümin ve kimin münafık olduğu anlaşılmaktadır. Zira imanı zayıf ikiyüzlü kişiler, başlarına bir sıkıntı ve işkence gelince, bunu azap ve uğursuzluk olarak değerlendirip imandan dönmeye kalkışırlar. Müslümanlar zafere ulaşınca da onlardan olduklarını söylerler.
- Allah, iman edenlerin hatalarını bağışlar ve örter.
- Ana babaya itaat edilmelidir. Ancak, Allah'a ve buyruklarına isyan konusunda onlara itaat edilmez. 
- Hayat ne kadar uzun olsa da sonsuz değildir. Dokuz yüz elli sene yaşayan Hz. Nuh bunun örneğidir.
- İnkarcılar, müminleri hak yoldan dön­dürmek için her yolu denerler. Bazen zora başvururlar, bazen de “Sizin günahınız da bizim boynumuza olsun" deyip, onları kan­dırmaya çalışırlar. Onlar kıyamette hem kendi gü­nahlarından ve hem de başkalarını saptır­manın günahlarından ötürü hesaba çekileceklerdir. Müminler bu konuda dikkatli olmalıdırlar. Çünkü ahirette hiçbir mazeret geçerli olmayacaktır.
- Hz. Nuh, Hz. ibrahim, Hz. Lut, Hz. Şuayb ve Hz. Musa'nın hak yolunda verdikleri mücadeleler müminler için örnek olmalıdır. Müminler, bu peygamberlerin mücadelelerini örnek alıp metanetlerini kaybetmemelidirler. 
- Geçmişteki inkarcı toplulukların başlarına gelenlerden ibret alınmalıdır. 
- İnsan, çevresini inceleyerek Allah’ın yaratma kudretini anlamalıdır.
- Allah’tan başka güvenilecek dost ve yardımcı yoktur.
- Homoseksüellik, toplumu felakete götüren bir ahlaksızlıktır. Lut kavmi bu yüzden helak olmuştur.
- Allah dilemedikçe, kişi en yakınını bile hidayete erdiremez. Nitekim Hz. Lut’un karısı iman etmemiştir.
-Allah'tan başkasını dost ve koruyucu edinenlerin durumu, kendi ördüğü ağına güvenen örümceğin haline benzer. Örümcek ağı en zayıf ve en çürük yuvadır. İnsan, bu örnekten ibret alıp Allah'a inanmalı, onu gerçek dost bilip yalnız ona dayanıp güvenmelidir.
-Göklerin ve yerin yaratılışında bir düzen vardır. Bu düzenden ibret alınmalıdır.
-Mümin, Kur'an’ı okumalı ve namazını kılmalıdır.
-Namaz, insanı hayasız­lıktan ve kötülükten korur. Kıldığı namaz kişiyi kötülükten ve edepsizlikten alıkoymuyorsa, onun namazı gerçek anla­mıyla namaz sayılmaz. 
-Allah’ı anmak, ibadetlerin en büyüğüdür. Kişi, daima Allah’ı anmalıdır.
-Zalim ve azgın olmayan ehli kitaba güzellikle gerçeği anlatmak gerekir. Bu gerçek, tevhittir.
-Kur'an, en büyük mucizedir. İnanmak için başka mucizeye ihtiyaç yoktur. Kur’an, inananlar için bir hidayet kaynağıdır.
-Peygamberin görevi, insanları uyarmaktır. Müminler bu konuda peygamberleri örnek almalı ve zorlayıcı olmamalıdırlar.
-Müminler, içinde bulundukları olum­suz şartları kulluk görevini bırakmaya bahane görmemelidirler. Hicret dahil bütün mücadele yollarına başvurmalıdırlar.
-Herkes ölecek ve Allah'a dönecektir. inanıp iyi işler yapanların, yılgınlığa düş­meyip Allah'a güvenenlerin yeri cennettir.
-Allah, inkarcılara belli bir süreye kadar mühlet vermektedir. Bu, onlar için bir tuzaktır.
-İnsanların ve diğer bütün canlıların rızkını veren Allah'tır. Allah, kimine az kimi­ne çok verir. Az verilenler isyan etmemeli, çok verilenler de şımarıp azmamalıdır. Bu dünya hayatının geçici olduğu daima akılda tutulmalıdır.
-Allah’a karşı nankörlükten uzak durulmalıdır. Zira nankörleri Allah cezalandıracaktır.
-Allah adına yalan uydurup onun sözlerini kendi arzusu doğrultusunda çarpıtmak günahtır. 

RUM SURESİ

30-RUM:

17. âyeti hariç, sûrenin tamamı Mekke'de nâzil olmuştur. 60 (altmış) âyettir. İranlılarla yapılan savaşta yenilmiş olan Rumların (Bizanslıların) tekrar galip gelecekleri anlatıldığından, sûreye bu isim verilmiştir.


1- Elif, Lâm, Mim.
2- Rumlar yenildi.
3- (Arapların bulunduğu bölgeye) en yakın bir yerde onlar, bu yenilgilerinin ardından mutlaka galib geleceklerdir.
4- (Bu da) birkaç yıl içinde (olacaktır). Onların bu yenilgilerinden önce de sonra da emir Allah'ındır ve o gün müminler, sevineceklerdir.
5- (Bu da) Allah'ın yardımıyla (olacaktır). Allah dilediğine yardım eder, galip kılar. O çok güçlüdür, çok merhamet edicidir.
6- Allah'ın vaadi budur. Allah, vaadinden caymaz. Fakat insanların çoğu bilmezler.
7- Onlar, sadece bu dünya hayatının dış yüzünü bilirler. Ahiretten ise onlar hep gafildirler.
8- Kendi içlerinde hiç düşünmediler mi ki, Allah göklerde, yerde ve bu ikisi arasında bulunan her şeyi ancak hak ile ve belirlenmiş bir süre için yaratmıştır? Gerçekten insanların çoğu, Rablerine kavuşmayı inkâr etmektedirler.
9- Onlar, yeryüzünde gezmediler mi ki, kendilerinden öncekilerin sonu nasıl olmuş baksınlar? Onlar, kendilerinden daha güçlüydüler. Toprağı sürmüşler ve onu, bunların imar ettiklerinden daha çok imar etmişlerdi. Onlara da peygamberleri delillerle gelmişlerdi. Demek Allah onlara zulmetmiyordu. Fakat onlar, kendilerine zulmediyorlardı.
10- Sonra o kötülük edenlerin sonu çok kötü oldu. Çünkü onlar, Allah'ın âyetlerini yalan saydılar ve onlarla alay ediyorlardı.
11- Allah yaratmayı ilkin yapar, sonra da çevirir, onu yeniden yapar. Sonra hep döndürülüp O'na götürüleceksiniz.
12- Kıyamet saatinin gelip çattığı gün suçlular, her ümidi keserler.
13- Allah'a ortak koştuklarından, kendilerine şefaat edecekler de bulunmaz. Onlar, o zaman Allah'a koştukları ortakları inkâr ederler.
14- Kıyamet saatinin gelip çattığı gün varya, o gün (inananlarla inanmayanlar) ayrılırlar.
15- Şimdi iman edip salih ameller yapmış olanlara gelince, onlar bir bahçe içinde neşelenirler.
16- Âyetlerimizi ve âhiret buluşmasını yalan sayıp da küfredenlere gelince, işte onlar o zaman azab içinde hazır bulundurulurlar.
17- O halde akşama girdiğiniz zaman da, sabaha girdiğiniz zaman da tesbih Allah'ındır. (daima O, tesbih edilir).
18- Göklerde ve yerde, ikindileyin de, öğleye erdiğiniz zaman da hamd O'na mahsustur.
19- O, ölüden diri çıkarır, diriden ölü çıkarır ve toprağa ölümünden sonra hayat verir. Sizler de işte öyle çıkarılacaksınız.
20- O'nun âyetlerinden (kudretinin delillerinden)dir ki, sizi bir topraktan yarattı. Sonra da siz şimdi yeryüzünde dağılıp yayılan insanlar oluverdiniz.
21- Yine O'nun âyetlerindendir ki, sizin için nefislerinizden kendilerine ısınırsınız diye eşler yaratmış, aranıza bir sevgi ve merhamet koymuştur. Şüphesiz ki bunda düşünecek bir kavim için nice ibretler vardır.
22- Yine göklerin ve yerin yaratılışı ile dillerinizin ve renklerinizin farklı oluşu da O'nun âyetlerindendir. Şüphesiz ki bunda bilenler için nice ibretler vardır.
23- Yine gecede ve gündüzde uyumanız ve lütfundan nasib aramanız da O'nun âyetlerindendir. Şüphesiz ki bunda dinleyecek bir kavim için nice ibretler vardır.
24- Yine O'nun âyetlerindendir ki, size hem korku ve hem de umut vermek için şimşeği gösteriyor. Ve gökten bir su indiriyor da onunla yeryüzüne ölümünden sonra hayat veriyor. Şüphesiz ki bunda aklını kullanacak bir kavim için nice ibretler vardır.
25- Yine göğün ve yerin, emriyle durması da O'nun âyetlerindendir. Sonra sizi bir tek çağırışla çağırdığı zaman bir de bakarsınız ki (yerden diriltilip çıkarılıyorsunuz).
26- Göklerde ve yerde kim varsa hepsi O'nundur. Hepsi de O'na itaat etmektedirler.
27- Hem yaratmayı ilkin yapan O'dur. Sonra onu çevirip yeniden yapacak olan da O'dur ki, bu O'na çok kolaydır. Göklerde ve yerde en
yüksek şan ve şeref O'nundur. O çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.
28- Allah, size kendinizden bir misâl verdi: Hiç size rızık olarak verdiğimiz şeylerde elleriniz altındaki kölelerinizden ortaklarınız bulunur da onlarla siz eşit olur, aranızda birbirinizi saydığınız gibi, onları da sayar mısınız? İşte biz, düşünecek bir kavim için âyetleri böyle açıklıyoruz.
29- Fakat zulmedenler, bilgisizce hevalarına uydular. Artık Allah'ın şaşırdığını kim yola getirebilir? Onların yardımcıları da yoktur.
30- O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
31- Başkasından geçerek hep O'na gönül verin ve O'ndan sakının. Namaza devam edin ve müşrilerden olmayın.
32- O müşriklerden (olmayın ki) onlar, dinlerini ayırıp öbek öbek olmuşlardır. Her grup kendilerindekine güvenmektedir.
33- Bununla beraber insanlara bir keder dokunduğu zaman her şeyden geçerek Rablerine yalvarır, dua ederler; sonra tarafından bir rahmet tattırıverdiği zaman da bakarsın onlardan bir kısmı tutar, O Rablerine ortak koşarlar.
34- Bunu da kendilerine verdiğimiz nimetlere nankörlük etmek için yaparlar. Haydi geçinedurun bakalım, yakında bileceksiniz.
35- Yoksa biz onlara bir delil indirmişiz de O'na ortak koşmalarını o mu söylüyor?
36- Bir de biz insanlara bir rahmet tattırdığımız zaman ona güveniyorlar da; ellerinin önceden yaptığı şeyler sebebiyle başlarına bir fenalık gelirse, hemen her ümidi kesiveriyorlar.
37- Onlar görmediler mi ki, Allah dilediği kimseye rızkı serer ve daraltır. Şüphesiz ki bunda iman edecek bir kavim için ibretler vardır.
38- O halde akrabaya da hakkını ver, yoksula da, yolcuya da... Bu, Allah'ın rızasını dileyenler için daha hayırlıdır. Kurtuluşa erecek olanlar da işte onlardır.
39- İnsanların malları içinde artsın diye verdiğiniz faiz, Allah yanında artmaz. Allah'ın rızasını dileyerek verdiğiniz zekata gelince, işte onlar, malları kat kat artmış olanlardır.
40- Allah, O'dur ki, sizi yarattı, sonra da size rızık verdi, sonra sizi öldürür, sonra sizi diriltir. Hiç sizin ortak koştuklarınızdan, bunlardan birini yapacak olan var mı? Allah, onların ortak koştuklarından münezzeh ve yücedir.
41- Yaptıklarının bir kısmını tatsınlar diye insanların kendi ellerinin kazandığı şeyler yüzünden karada ve denizde fesat ortaya çıktı. Umulur ki onlar hakka dönerler.
42- De ki, yeryüzünde bir gezin de bakın, bundan öncekilerin sonu nasıl olmuş! Onların pek çoğu müşrik idiler.
42- De ki, yeryüzünde bir gezin de bakın, bundan öncekilerin sonu nasıl olmuş! Onların pek çoğu müşrik idiler.
43- Allah'tan geri çevrilmesine hiçbir çare olmayan bir gün gelmeden önce yüzünü dosdoğru, sabit dine çevir. O gün (gelince) insanlar birbirlerinden ayrılırlar.
44- Her kim inkâr ederse, inkârı kendi aleyhinedir. Kim de salih amel işlerse, onlar kendileri için rahat bir yer hazırlamış olurlar.
45- Çünkü O, iman edip salih amel işleyenlere lütfundan mükafat verecektir. Çünkü O, kâfirleri sevmez.
46- Rüzgarları müjdeciler olarak göndermesi, size rahmetinden tattırması, emriyle gemilerin akıp gitmesi ve lütfundan rızık isteyip kazanmanız O'nun âyetlerindendir. Hem gerek ki şükredesiniz.
47- Andolsun ki biz, senden önce birçok peygamberleri kavimlerine gönderdik de, onlara apaçık delillerle vardılar. Onun üzerine günah işleyenlerden intikam aldık. Müminlere yardım ise, bizim nezdimizde bir hak oldu.
48- Allah O'dur ki, rüzgarları gönderir de bir bulut savururlar. Derken onu gökyüzünde nasıl dilerse öyle serer, parça parça da eder. Derken yağmuru görürsün, aralarından çıkar. Derken onu kullarından kimlere diliyorsa döküverdi mi derhal yüzleri güler.
49- Halbuki onlar, daha önce üzerlerine yağmur indirilmeden evvel ümidi kesmişlerdi.
50- Şimdi bak Allah'ın rahmetinin eserlerine! yeryüzünü ölümünden sonra nasıl diriltiyor? Şüphe yok ki O, mutlaka ölüleri diriltir. O her şeye kâdirdir.
51- Andolsun ki biz, bir rüzgâr göndersek de onu (rahmetin eseri olan ekini) sararmış görseler, mutlaka onun arkasından nankörlüğe başlarlar.
52- Çünkü sen ölülere işittiremezsin. O daveti, arkalarını dönmüş giderlerken sağırlara da duyuramazsın.
53- Körleri de sapıklıklarından hidayete getiremezsin. Sen ancak âyetlerimizi iman edeceklere duyurursun da onlar müslüman olur, selâmeti bulurlar.
54- Allah O'dur ki, sizi güçsüz olarak yaratır, sonra güçsüzlüğün arkasından kuvvet verir. Sonra kuvvetin arkasından yine güçsüzlüğe ve ihtiyarlığa getirir. O dilediğini yaratır. Ve O, her şeyi bilir, her şeye gücü yeter.
55- Kıyamet kopacağı gün günahkarlar dünyada bir saatten fazla durmadıklarına yemin ederler. Onlar önceden de böyle haktan çevriliyorlardı.
56- Kendilerine ilim ve iman verilenler de şöyle diyecekler: "Andolsun ki, Allah'ın kitabında takdir edilmiş olan tekrar dirilme gününe kadar kaldınız. İşte bu, dirilme günüdür. Fakat siz bunu bilmiyordunuz.
57- Artık o gün zulmedenlere mazeretleri fayda vermeyecektir. Onların dertlerinin çaresine de bakılmayacaktır.
58- Andolsun ki, biz insanlar için bu Kur'ân'da her türlü meselden örnekler getirdik. Yemin ederim ki, sen onlara başka bir âyet de getirsen o kâfirler yine: "Siz yalancılardan (uydurduğunuz sözü Allah'a nispet edenlerden) başkası değilsiniz." diyeceklerdir.
59- İşte bilmeyenlerin kalblerini Allah böyle mühürler.
60- Şimdi sen sabret. Çünkü Allah'ın vaadi mutlaka haktır. Sakın imanı sağlam olmayanlar seni hafifliğe sevketmesinler.

RUM SURESİ (SURELERİN İNİŞ SEBEPLERİ)

30-RUM:

17. âyeti hariç, sûrenin tamamı Mekke'de nâzil olmuştur. 60 (altmış) âyettir. İranlılarla yapılan savaşta yenilmiş olan Rumların (Bizanslıların) tekrar galip gelecekleri anlatıldığından, sûreye bu isim verilmiştir.

RUM SURESİ
İlk ayetlerinde, İranlılarla yapılan savaşta yenilgiye uğrayan Rumların (Bizanslılar) tekrar galip gelecekleri anlatıldığından sureye bu ad verilmiştir. 
Sure 60 ayettir. 17. ayet hariç, surenin tamamı Mekke'de, İnşikak suresinden sonra inmiştir.

Mushaf'taki sıralamada 30., iniş sırasına göre ise 84. suredir

Rum suresi, çok önemli bir gayb olayını haber vererek başlar. Bu olay, Bizanslılarla İranlılar arasında meydana gelecek savaşta Bizanslıla­rın galip gelmesi olayıdır. Olay, Kur'an-ı Kerim'in haber verdiği gibi mey­dana gelmiş ve böylece haber gerçekleşmiştir. Bu olay, Hz. Muhammed’in getirdiği vahyin doğruluğunu gösteren en açık delillerden ve Kur'an'ın en büyük mucizelerindendir.

Surenin temel konuları:
  • Allah'ın müminlere yardım etmesi,
  • İnkârcıların başlarına ge­lenler ve ahiretteki durumları,
  • Allah'ın var­lığını, birliğini ve kudretini gösteren deliller,
  • Sadece Allah'a inanıp ibadet etmenin lüzu­mu,
  • Ahiretin gerçek oluşu,
  • Darlıkta da bol­lukta da Allah'a bağlanmanın ve hak yolda sebat etmenin gereği.
Surenin temel mesajları:
- Ehli kitap, Allah katında müşriklerden daha üstündür. Ehli kitap olan Rumların (Bizanslılar) bu yüzden müşrik olan Perslere galip geleceği haber verilmiştir.  
- Kur'an-ı Kerim'in’in Rumların galip geleceğini haber vermesi, onun mucize bir kitap olduğunun bir delilidir.
- Yüce Allah, dilediğine yardım eder ve onun yardım ettikleri de mutlaka galip gelir. 
- Yüce Allah, peygamberlerini yalanlayan, ayetlerini inkar edip alaya alan inkarcıları daha dünyada iken cezalandırmıştır. Kişi, çevresine dikkatle bakıp düşünmeli, ge­zip gördüğü yerlerde geçmiş toplumların başlarına gelenlerden ibret almalıdır.
- İnsanları yaratan Allah, onları öldük­ten sonra da diriltecektir. Kıyamet kopun­ca suçlular, umutsuzluk içinde susacaklar, onlara şefaat eden de çıkmayacaktır. On­lar azaba uğrayacak, inanıp iyi işler ya­panlar ise cennetle ödüllendirecektir.
- Gece ve gündüz, daima Allah'ı tespih etmek gerekir. Çünkü her şeyi yaratan, öldürüp dirilten ve canlılara rızık veren Allah övülmeye layık olandır. 
- Onun eşi ve ortağı yoktur. Onun yarattıklarını ona ortak kılmak akılsızlıktır. 
- İnsan fıtratına en uygun din, tevhid dinidir. Allah insanı bu özellikte yaratmıştır. Bu yüzden insan fıtratına dönmeli; Allah'a yönelip ondan korkmalı, namazı kılmalı ve ona ortak koşanlardan olmamalıdır. 
- Başa bir sıkıntı geldiğinde Allah’ı hatırlayıp ona sığınmak, sıkıntı ortadan kalkınca onu unutmak nankörlüktür. Bu, müşriklerin özelliğidir.
- Bir iyilik dokunduğunda sevinmek, bir kötülük dokunduğunda ise üzülüp ümitsizliğe düşmek doğru değildir. 
- Allah nimeti dilediğine verir. Allah'ın verdiğine razı olmak gerekir. 
- Mümin, akrabaya, yoksula ve yolcuya yardım etmelidir.
- Malın artması için alınan faiz malın bereketini giderir; fakat Allah için ze­kat ve sadaka vermek, malı kat kat artırır.
- İnsanların akılsızca davranışları yüzünden dün­yanın düzeni bozulmaktadır.  İnsanların başlarına gelen felaketlerin çoğu kendilerinden kaynaklanmaktadır. Yüce Allah, onları başlarına gelen bu felaketlerle uyarmaktadır.
- Allah'a ortak koşanların sonu felaket­tir.
- Rüzgarlar, Allah'ın varlığının işaretlerindendir. Allah, rüzgarlarla bulutları hareket ettirir, bulutlardan yağmur çıkarır, yağmurla da toprağı canlandırır. Bu, Yüce Allah’ın ölüleri tekrar nasıl dirilteceğinin de bir misalidir. Ancak kalbi hakikate kapalı olanlar bunu anlayamazlar.
- Kıyamet günü suçlular, dünya hayatının ne kadar kısa olduğunu anlayacaklar ve pişmanlık duyacaklardır. Fakat bu pişmanlık fayda vermeyecektir.
- Yüce Allah, Kur'an-ı Kerim'de, insan­ların hakikati kavrayıp anlamaları için her çeşit misale yer vermiştir. Buna rağmen inanmamakta direnenler için yapılacak bir şey yoktur. Onların inançsızlıkları karşısında sabırlı olunmalı, olumsuz davranışları müminleri üzüntüye, yılgınlığa, gevşekliğe ve telaşa sevk etmemelidir. 
- Allah’ın hidayet vermediğine hiç kimse hidayet veremez.
- Dinde ayrılığa düşüp hakikatin kendisinde olduğunu iddia etmek yanılgıdır. 



LOKMAN SURESİ (SURELERİN İNİŞ SEBEPLER)

31-LOKMAN

Mekke'de nâzil olmuºtur. 27, 28 ve 29. âyetlerinin Medine'de nâzil olduğu da rivayet edilmiştir. 34 (otuzdört) âyettir. Hz. Lokman'ın kıssasını anlattığı için bu adı almıştır.

LOKMAN SURESİ
Adını, Allah’ın Lokman'a verdiği hikmetten söz eden 12. ayetten almıştır.  

Sure 34 ayettir. Mekke döneminin ortalarında, Sâffât suresinden sonra inmiştir. 27, 28 ve 29. ayetlerin Medine'de nâzil olduğu rivayeti de vardır.

Mushaftaki resmi sıralamada 31., iniş tarihine göre ise 57. suredir. 

Surenin nüzul sebebi olarak Alûsî, Kureyşlilerin Hz. Lokman ile ilgili soru sormalarını göstermiştir.

Surenin temel konuları:
  • Kur’an’ın temel nitelikleri (hidayet rehberi ve rahmet olması),
  • İyi kimselerin özellikleri ve kendilerine verilecek mükafatlar,
  • İnkarcıların tutumları,
  • Yüce Allah'ın varlığını, birliğini ve kudretini gösteren de­liller,
  • Yüce Allah’ın bazı sıfatları,
  • Şükür,
  • Ana babaya itaat,
  • Hz. Lokman'ın ahlâka ilişkin bazı öğütleri.
Surenin temel mesajları:
-Kur’an, hikmet dolu bir kitaptır.
-Kur’an, inananlar için bir hidayet rehberi ve rahmettir.
-Namaz kılmak, zekat vermek ve ahirete kesin olarak inanıp yararlı işler yapmak müminin özelliklerindendir. Bu özelliklere sahip olanlar doğru yol üzeredirler. Bu kimseler için nimet dolu cennetler hazırlanmıştır.
-Gerçek bilgiye sahip olmaksızın inkar eden ve insanları doğru yoldan çevirmeye çalışan hüsran içindedir.
-Gökleri, yeri ve her çeşit canlıyı yara­tan Allah'tır. Ondan başka yaratıcı yoktur. Evrende buna ilişkin pek çok delil vardır. Kişi, çevresini incelediğinde bunları görebilir.
-Şükretmek, müminin özelliğidir. İnsan, verdiği nimetler için Allah’a şükretmelidir. Allah'a şükreden, bunu kendi iyiliğine yapmış olur; nankörlük eden de, kendi aleyhine bir iş yapmış olur; çünkü Allah'ın hiç kimsenin şükrüne ihtiyacı yoktur. 
-Allah'a ortak koşulmamalıdır; ona ortak koşmak büyük bir zulüm ve haksızlıktır. 
-Kişi, anne ve babasına iyi davranmalıdır. Önce Allah'a, sonra onlara şükretmelidir. Ayrıca anne ve babaya itaat etmek de gerekir. Ancak, Allah'ın buyruklarına aykırı bir emirde bulunurlarsa, bu emre itaat edil­mez.
-Yüce Allah, yapılan en küçük iyiliklerin bile karşılığını verir. O, her şeyi çok iyi bilmektedir. 
-Mümin, namazı kılmalı, iyiliği emredip kötü­lükten nehyetmeli ve bu yolda başına geleceklere sabretmelidir.
-İnsanlar küçümsenmemeli, kibirden uzak durulmalıdır. Allah, kendini beğenip övünenleri sevmez. 
-İn­san, yürümesine ve konuşmasına da dik­kat etmeli, aşırılıktan kaçınmalıdır; yürü­yüşünde tabiî olduğu gibi, konuşurken de tabiî olmalı ve yüksek sesle konuşmamalıdır.
-İnsan, çevresine bakarak Allah’ın verdiği nimetleri daima hatırlamalı ve Allah’a karşı kulluk görevlerini yerine getirmelidir. Sadece başı sıkışınca Allah’ı hatırlamak, sıkıntısı geçince de onu unutmak nankörlüktür.
-Dine aykırı düşen batıl gelenek ve göreneklere asla itibar edilmemelidir.
-Kendini Allah’a teslim eden ve güzel davranışlarda bulunan kimse, sağlam bir yola girmiş demektir.
-Göklerde ve yerde olanların hepsi Allah'ındır. 
-Allah’ın ilmi sonsuzdur. Yeryüzünde bulunan ağaçlar kalem, denizler de mürekkep olsa, hatta bu denizlere daha pek çokları da ilave edilse ve Allah'ın kelimeleri yazılmak istense, yine de onun bilgisini yazmak mümkün olmaz. 
-Allah'a göre, gelmiş geçmiş bütün insanların yaratıl­ması ve öldükten sonra diriltilmesi, bir tek insanın yaratılıp diriltilmesi gibidir. Her şeyi yaratan, yöneten ve kendisine boyun eğdi­ren odur. 
-Gecenin ve gündüzün birbirini takip etmesinde; ayın ve güneşin hareketlerinde belli bir ölçü vardır.
-Kişi, Allah'tan korkmalı, herkesin kendin­den sorumlu olduğu kıyametten sakınmalı ve dünya hayatına aldanmamalıdır.
-Kıyametin ne zaman kopacağını Allah bilir.  Zira her şeyi mahi­yeti ve tüm incelikleriyle bilen sadece Yüce Allah'tır. İnsan ise, ya­rın ne kazanacağını ve nerede öleceğini bilmez. 

SECDE SURESİ (SURELERİN İNİŞ SEBEPLERİ)

32-es-SECDE

Adını 15. âyette geçen kelimeden alan bu sûre Mekke'de nâzil olmuştur. 18, 19 ve 20. âyetlerinin Medine'de nâzil olduğu da rivayet edilmiºtir. 30 (otuz) âyettir.

SECDE SURESİ
Sure, Kur'an-ı Kerim’in ayetlerini dinledikleri zaman Allah’a secde eden ve onu tesbih eden müminlerin bu vasıflarını ihtiva etmesi se­bebiyle "Secde suresi" olarak adlandırılmıştır. 

Bundan başka bir secde suresi daha vardır. O da Fussilet suresidir. İki secde suresini birbirinden ayırmak için bu sureye "Medaci" ve "Lokman Secde­si", Fussilet suresine de  “Hâmim Secdesi” denmiştir. 

Sure 30 ayettir. Mekke'de, Mü'minûn suresinden sonra inmiştir. 18, 19 ve 20. ayetlerin Medine'de nâzil olduğu da rivayet edilmiştir. 

Mushaftaki resmi sırası itibarıyla 32., iniş tarihi bakımından ise 75. suredir.  

Câbir'den rivayet edildiğine göre Pey­gamberimiz, Secde ile Tebarake (Mülk) surelerini okumadan uyumazdı.

Surenin temel konuları:
  • Kur'an-ı Kerim'in ilahî kelam oluşu ve Hz. Muhammed’in peygamberliğinin hak oluşu,
  • Allah'a ve ahiret gününe inanmanın gereği,
  • Allah’ın varlığının, birliğinin ve kudretinin delilleri,
  • İnsanın yaratılışı,
  • Müminlerin bazı özellikleri,
  • Hz. Musa’ya kitap verilmesi,
  • Müminlerle inkâr edenlerin ahiretteki durum­ları.

Surenin temel mesajları:
-Kur'an-ı Kerim, insanlara doğru yolu göstermek için Yüce Allah tarafından Hz. Muhammed’e indirilmiş gerçek Allah kelamıdır. 
-Gökleri ve yeri yaratıp yöneten, gizli açık her şeyi görüp bilen Yüce Allah'tır.
-Allah, her şeyi en güzel şekilde yaratmıştır. 
-Allah, insanı en güzel şekilde yaratıp biçimlendirmiş ve kendi ruhundan üflemiştir. Dolayısıyla insan, kutsal bir varlıktır. İnsan, yaratılışındaki bu hikmeti bilmeli ve fıtratına göre yaşamalıdır; kendisini günahlarla kirletmemelidir. 
-İnsanı yaratan Allah, onu öldükten sonra diriltmeye de muktedirdir.
-İnkarcılar kıyamette Yüce Allah'ın hu­zurunda gerçeği anlayacaklar; dünyaya tekrar dönmeyi ve inanıp iyi işler yapmayı dileyecekler, fakat onların bu isteği kabul edilmeyecektir. Ahireti yalanlamalarından dolayı ebedî azapla cezalandırılacaklardır.
-Allah'ın ayetlerine gerçekten inanan­lar Allah'a saygılı olurlar; onu överek tes­bih ederler, gecele­yin kalkıp ibadet ederler. Büyüklük taslamazlar, Allah yolunda harcamada bulunurlar. Bunlar, müminlerin özellikleridir.
-Mümin ile fâsık bir değildir. İnanıp yararlı işler yapanlar cennetle ödüllendirileceklerdir. Fasıkların barınağı ise cehennem­dir.
-Allah, inkarcılara bazı uyarıcı belalar gönderir. İnkârcılar bunlardan ders alıp hakka teslim olmalıdırlar.
-Allah’ın buyruğunu işittikten sonra bundan yüz çevirenden daha zalim kimse yoktur.
-Allah, İsrailoğullarına hidayet rehberi olması için Hz. Musa’ya kitap vermiştir. Kur’an da bir hidayet rehberidir.
-İnsan, geçmiş toplumların başlarına gelen­lerden ve çevrede olup bitenlerden ibret alıp iman etmeli ve hayatını düzene sokmalıdır. Zamanı geçtikten sonra iman etmenin bir yararı olmayacaktır.
-İman etmemekte direnen ve fenalıktan vazgeçmeyenler için Allah’ın belirlediği günü beklemekten başka çare yoktur. Herkes takip ettiği yolun sonunu o gün görecektir.
--------------------------------------------------
1. Tirmizî, Fedâilü'l-Kur'an, 9; Darimî, Fedailü'l-Kur'an, 19.

AHZÂB SURESİ (SURELERİN İNİŞ SEBEPLERİ)

33-el-AHZÂB

Medine'de nâzil olmuştur. 73 (yetmişüç) âyettir. "Ahzâb", "hizb"in çoğuludur. Topluluk, gurup, bölük, parti gibi manalara gelir. Her gün mutad olarak devam edilen dua demetine, Kur'an cüzünün dörtte birine de hizip denir. Bu sûrede, müslümanlara karşı savaşmak üzere birleşen Arap kabilelerinden bahsedildiği için, bu isim verilmiştir. (Rivayete göre, bir takım ileri gelen müşrikler "Uhud" savaşından sonra Medine'ye gelmişler, münafıkların lideri Abdullah b. Übeyy'in evine misafir olmuşlardı. 

Hz. Peygamber bunlara, kendisiyle görüşmek üzere emân vermişti. Bu görüşme esnasında Resûlullah'a: Sen bizim taptıklarımızı diline dolamaktan vazgeç, "onlar menfaat sağlayabilir, şefâat edebilir" de, biz de seni Rabbinle başbaşa bırakalım, dediler. Orada bulunan müslümanların canları sıkıldı, onları öldürmek istediler. Bunun üzerine, verilmiş olan emânın bozulması konusunda Allah'tan korkmalarını ve kâfirler ile münafıkların sözlerine boyun eğmemelerini, Resûlullah'ın şahsında müminlerden isteyen 1. âyet nâzil oldu.

AHZÂB SURESİ
Ahzab, "hizb"in çoğuludur. Hizb, gurup, parti, bölük, topluluk gibi anlamlara gelir. Kur'an’ın dörtte birine ve her gün okunması alışkanlık hâline gelen dua demetine de hizip denir. Müslümanlara karşı savaşmak üze­re toplanıp, Medine'yi kuşatmaya gelen ve Hendek (diğer adıyla Ahzab) Savaşı'na sebep olan düşman kuvvetlerine "ahzab" denilmiş; surenin bir bölümünde bu savaştan bahsedildiği için de sureye "Ahzâb suresi" adı verilmiştir.

Sure 73 ayettir. Medine'de, Âl-i İmrân suresinden sonra nâzil olmuştur. 

Mushaftaki resmi sıralamada 33., iniş sırasına göre ise 97. suredir. 

Surenin temel konuları: 
  • Allah'a itaat etmenin önemi,
  • Zıhar (karısını annesine benzetip ondan uzak durma),
  • Evlat edinme geleneği,
  • Hen­dek Savaşı ve müminlerin ve münafıkların bu savaştaki davranışları,
  • Allah'ın mümin­lere yardımı,
  • Hz. Peygamber'in aile hayatı ve hanımlarıyla ilgili hükümler; tesettür, aile ilişkilerindeki görgü kurallar,
  • Allah'ı zikir ve tesbih, Peygamberimize salat ve selam etmenin lüzumu, 
  • İnsanın sorumluluğu.

Surenin temel mesajları:
-Allah'a inanıp, ona güvenmek ve ita­at etmek gerekir. Müslüman kişi, Kur'an'a uymalı, kâfirlere ve münafıklara boyun eğmemelidir.
-Cahiliye adeti olan zıhar (karısını annesine benzetip ondan uzak durmak) ve evlat edinme gelenekleri İslam’a aykırıdır. 
-Müslümanlar, Hz. Peygamber'i can­larından üstün tutmalıdırlar. 
- Hz. Muhammed'e özgü bazı aile hu­kuku hükümleri vardır. Hz. Muhammed’in eşleri diğer mümin kadınlardan farklı bir statüye sahiptirler. Onlar, Pey­gamber eşine yaraşır bir sorumluluk taşır­lar, diğer kadınlardan iki kat daha fazla so­rumludurlar. itaat, ibadet ve ağırbaşlı dav­ranışlarıyla seçkin hanımlardır.
-Müminler, akrabalık bağlarına önem vermelidirler.
-Bütün peygamberler aynı ilahi buyrukları insanlara iletmekle sorumludurlar. Onlardan bu konuda söz alınmıştır.
-Müminler, Hendek Savaşında olduğu gibi bir takım sıkıntılarla zaman zaman imtihan edilirler. Allah’a imanı ve güveni tam olanlar bu imtihanlardan başarıyla çıkarlar. Münafıklar, bu gibi durumlarda kendilerini belli ederler.
-Allah'ın elçisi Hz. Muhammed, inananlar için en güzel örnektir. O, şahit, müjdeleyen, uyaran, hakka çağıran, aydınlatan bir peygamberdir. O, peygamberlerin sonuncusudur. Allah ve melekleri ona dua etmektedir. Müminler de ona salât ve selamda bulunmalıdırlar.
-Allah’a verilen söz sorumluluğu gerektirir. Aynı durum insanlara verilen söz için de geçerlidir.
-Ölümden kaçmak mümkün değildir. Savaştan kaçarak ölümden kurtulunmaz. Ölüm, her yerde insana ulaşır.
-Allah’ın kul için takdir ettiği iyiliği veya musibeti hiçbir şey engelleyemez. Allah’tan başka sığınılacak yoktur.
-Allah'a gönülden inanıp ona teslim olan, ibadet eden, doğru, sabırlı ve Allah'a boyun eğip alçak gönüllü olan, sadaka veren, oruç tutan, namuslarını koruyan, Allah'ı çok anan erkek ve kadınlar için Yüce Allah, mağfiret ve büyük bir ödül hazırlamıştır.
-Müminler, Allah’ın ve Resulü’nün verdiği hükümlere kesinlikle uymak zorundadırlar; çünkü onlara karşı gelen, sapıklığa düş­müş olur. 
-Allah, sadakat gösterenleri ödüllendirecektir.
-Allah’a ve Resulüne dil uzatanlar lanet­lenmiştir. İnananları haksız yere incitenler de sorumludur.
-Melekler, müminler için bağışlanma ve selamet dilerler. Allah, müminlere karşı çok merhametlidir.
-Mümin erkekler, eşlerini boşanma konusunda eziyet etmemelidirler.
-Başkasının özel mekanına girilirken izin alınmalıdır.
-Allah, gizli açık her şeyi bilmektedir.
-Mümin kadınların tesettüre uymaları gerekir. 
-Müslüman bir toplum içinde bozgun­culuk yapıp karışıklık çıkaranlar etkisiz ha­le getirilmelidirler.
-Kıyametin vaktini sadece Allah bilir.
-Kafirler Allah’ın rahmetine nail olamazlar. Onlar için elim bir azap vardır. Son pişmanlık onlara fayda vermeyecektir. 
-İnsanları yoldan çıkaran önderlere tabi olanlar, ahiret gününde onları lanet edecekler ve azaplarının iki kat artırılmasını isteyeceklerdir.
-Müminler, Allah'tan korkup doğru­luk üzere olmalıdırlar. Doğruluk onların işlerini kolaylaştıracaktır.
-İnsan, hiçbir varlığın kabul etmediği emaneti (Allah’ın kitabını) yüklenerek büyük bir sorumluluk üstlenmiştir. Allah, bu emanetin gereğini yerine getirenleri ödüllendirecek, emanetin gereğini yerine getirmekten kaçınan müşrik ve münafıkları ise cezalandıracaktır.

SEBE SURESİ (SURELERİN İNİŞ SEBEPLERİ)

34- SEBE

Mekke'de nâzil olmuştur. 54 (ellidört) âyettir. Yalnız 6. âyeti Medine'de inmiştir. Sûre adını, Yemen'de bir bölge veya kabile ismi olan Sebe' kelimesinin geçtiği 15. âyetten alır.

SEBE SURESİ
Sure adını, 15. ayette geçen “Sebe” kelimesinden almıştır. Sebe, Yemen'de bir bölge veya kabile ismidir.

Sure 54 ayettir. Mekke döneminin ikinci yarısında, Lokman suresinden sonra inmiştir. 

Mushaftaki resmi sırası itibarıyla 34., iniş tarihine göre ise 58. suredir. 

Kur'ân'da hamd ile başlayan beş sureden biridir. 

Diğerleri Fatiha, En’am, Kehf ve Fâtır sureleridir.

Surenin temel konuları: 
  • Allah'ın yüceliği ve ilminin kuşatıcılığı,
  • İnkârcıların batıl inançları ve ahiretteki durumları, 
  • Al­lah'ın verdiği nimetlere şükredenlerle nan­körlük edenlerin durumları,
  • Hz. Davud, Hz. Süleyman ve Sebe kıssaları,
  • Hz. Muhammed’in peygamberliğinin ve ona indirilen Kur’an’ın hak oluşu,
  • Hakkın batıla üstün geleceği ve iş işten geçtikten sonra iman etmenin geçersiz olduğu.

Surenin temel mesajları:
-Bütün kainatın sahibi olan Al­lah'a hamdedilmelidir. O, gizli açık her şeyi bilir, hiçbir şey ondan gizli kalmaz.
-Yüce Allah, inanıp iyi işler yapanları ödüllendirecek, inkarcıları ise cezalandıracaktır.
-Kişi, çevresini gözlemleyerek ibret almalıdır. Çevresindeki olaylara bakıp ibret al­mayan ve öldükten sonra dirilmeyi kabul et­meyen inkârcılar büyük bir sapkınlık içinde­dirler ve bu yüzden cezalandırılacaklardır.
-İnsan, verdiği nimetler için Allah’a şükretmeli, nankör olmamalıdır.  Şükrünü iyi amellerle süslemelidir. Kendilerine mülkün yanında olağanüstü özellikler verilen Hz. Davud ve Hz. Süleyman'ı bu konuda ör­nek almalıdır. 
-Allah, verdiği nimetlere nankör­lük eden toplumları daha dünyada iken ce­zalandırır. 
-Cinler gaybı bilmez; gaybı bilen sade­ce Allah'tır. Dolayısıyla gaybı öğrenmek için cinlerin aracılığına başvurulmamalı; medyumluk gibi kehanet mesleklerinden uzak durulmalıdır.
-Şeytanın insan üzerinde zorlayıcı gücü yoktur; herkes yaptığından kendisi sorumludur. Dolayısıyla kötü işlerde şeytanı bahane etmek bir yanılgıdır.
-Müşriklerin Allah'a ortak koştukları şeyler herhangi bir güce sahip değildirler; bu şeylerin şefaatçi olmaları da imkansızdır. İnkârcılar bu gerçeği ahirette anlayacaklar ve ateş atılacaklardır.
-Herkes kendi amelinden sorumludur. Hiç kimse bir başkasının işlediği günahtan sorumlu tutulmaz.
-Hz. Muhammed bütün insanla­ra müjdeci ve uyarıcı olarak gönderilmiştir.
-İnkarcılara bildirilen azap, vaktinden önce veya sonra değil, Allah'ın belirlediği zamanda gerçekleşecektir. O gün inkârcılar birbirlerini suçlayacaklardır. Tâbi olanlar önderlerini kendilerini şaşırt­makla suçlarken, önderler de bunu inkar edip suçlamayı kabul etmeyeceklerdir. Fakat so­nunda hiçbiri cehennem azabından kurtulamayacaktır.
-Hakikate ve kurulu düzenin değişmesine ilk önce zenginler karşı çıkmaktadır. Tarih boyunca bu hep böyle olmuştur. Nitekim peygamberlere de hep ilk önce zenginler karşı çıkmışlardır.
-Mal ve evlat çokluğu bir meziyet değildir. Mal ve çocuklar Allah katında kişiye bir imtiyaz kazandırmaz; insana Allah katın­da değer kazandıran şey salih ameldir. 
-Allah, rızkı dilediğine verir; kimine az, kimine bol ihsan eder. Kişi, kendisine verilenler için Allah’a şükretmelidir.
-Allah’ın ayetlerini yalanlayan ve etkisiz kılmaya çalışanlar hüsrana uğrayacaklardır.
-Allah, kendi yolunda harcama­da bulunanlara harcadıklarından daha iyi­sini verir.
-Hakkın karşısında batıl tutunamaz, hak gelince batıl yok olur; batıl her zaman yol olmaya mahkumdur.
-İmkanı varken inanmayanların vakit geçtikten sonra iman etmeye çalışmaları, inandık demeleri hiçbir yarar sağlamaya­caktır. 



FÂTIR SURESİ (SURELERİN İNİŞ SEBEPLERİ)

35- FÂTIR

Mekke'de nâzil olmuştur, 45 (kırkbeş) âyettir.

FÂTIR SURESİ
Sure adını, birinci ayette geçen “Fâtır” kelimesinden alır. Fatır, Allah'ın sı­fatlarından olup "ilk olarak yaratan" anla­mına gelir. Bu sure "Melâike suresi" diye de anılır.
Fâtır, hamd ile başlayan beş sureden biridir.

45 ayettir. Mekke'de, Furkân Sûresinden sonra inmiştir. 
Mushaftaki resmi sırası itibarıyla 35., iniş tarihine göre ise 42. suredir.
Fâtır'ın hemen hemen tamamı, Allah'ın eşsiz yaratıcılığını ve yeniden diriltici gücünü ve aynı zamanda iradesini peygamberleri aracılığıyla izhar etmesini konu almaktadır.

Surenin temel konuları:
  • Tevhidin önemi,
  • Allah'ın varlığını, birliğini ve kudretini gösteren deliller, 
  • Müşriklerin inançları,
  • Allah’ı inkâr edenlerin karşılaşacakları durumlar,
  • İnsanın yaratılışındaki hikmetler,
  • Tabiatla ilgili bazı yasalar,
  • Cennet ve cehennem tasvirleri.

Surenin temel mesajları:
-Allah’tan başka tanrı yoktur. 
-Hz. Muhammed, insanlar için bir müjdeci ve uyarıcıdır.
-Hz. Muhammed’e indirilen Kur’an, önceki kitapları tasdik eder.
-Allah, sonsuz yaratma gücüne sahiptir. O, istediğini istediği şekilde yaratır ve rızık verir.
-Evrende işleyen ilahî bir yasa vardır. Tabiat olayları bu yasalar çerçevesinde cereyan eder. Tatlı ve tuzlu suların birbirine karışmaması, ayın ve güneşin hareketleri buna örnektir. İnsan, bunlardan ibret alıp Allah’a inanmalıdır. 
-Allah’ın yasalarında değişme olmaz.
-Allah’ın takdir ettiğini hiç kimse engel olamaz.
-Melekleri, putları veya diğer bir takım varlıkları tanrı edin­mek küfürdür. Onlara tapınmanın yararı yoktur. Kıyamette de bir yararları olmaya­cak ve kendileriyle ilgili inançları reddedeceklerdir.
-İnsanlar genellikle peygamberleri yalanlamışlardır. 
-Dünya hayatına aldanmamak gerekir. Allah’ın vaadi mutlaka gerçekleşecektir.
-Şeytan insanın düşmanıdır. Şeytana karşı uyanık olmak gerekir.  
-İnkarcılar için şiddetli bir azap vardır.
-Kötü işleri kendilerine süslü gösterilen inkarcılar için üzülmemek gerekir. Geçmişte de böyle olmuş, onlar cezalarını bulmuştur. Allah onların yaptıklarını çok iyi bilmekte­dir. 
-Görenle görmeyen, karanlıkla aydınlık, gölge ile sıcaklık, diri ile ölü nasıl bir olmazsa, inananla inanmayan da bir olmaz. Allah, her ikisinin hak ettiğini mutlaka verecektir.
-Ancak Allah'tan korkan ve namaz kılanlar öğüt kabul eder. 
-Allah’tan gereği gibi korkanlar alimlerdir.
-Rüzgar ve bulutlarla yağmur yağdırıp ölü toprağı dirilten Allah, ölüleri de dirilte­cektir. 
-Herkes Allah’a muhtaçtır, fakat o hiçbir şeye muhtaç değildir. 
-Herkes kendi yaptığından sorumludur. Kimse kimsenin günahını çekmez, çekemez. 
-Kur’an’ı okuyanlar, namaz­larını kılanlar ve Allah yolunda harcamada bulunanlar için büyük kazanç vardır. Allah onları nimet dolu cen­netlere koyacaktır. İnkârcı nankörleri ise, azabının hafiflemeyeceği, ölümün de bu­lunmadığı cehenneme atacak; onların ora­daki pişmanlık yakarışları da fayda etme­yecektir. 
-Allah'a verilen sözde durmak gerekir. 
-Kibirden ve kötülüklerden uzaklaşılmalıdır. Geçmişte niceleri, inkâra ve kötülüklere bulaştıkları için Allah'ın gazabına uğramış­lardır. Bunlardan ib­ret almak gerekir. 
-Allah, kötülüğe sapan toplumu yok edip onun yerine başka bir toplumu var eder.
-Allah, insanları yaptıkları yüzünden hemen cezalandırmaz; onlara tevbe etme­leri için fırsat tanır. Zira böyle yapmayıp der­hal cezalandırsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı kalmazdı.