Şirk kelimesi, ortak koşmak (ortaklık) demek, «tevhîd»
kelimesinin zıddıdır. Şerik ise, ortak demektir. Çoğulu «Şüreka»'dır. Kur'an-ı
Kerîm'de insanlar, tevhide, yani Allah'ı birlemeye davet edilmişler, O'na gerek
zâtında, gerek sıfat ve fiillerinde başkalarını şerik, yani ortak kılmaktan,
yalnız Allah'a mahsus olan ibâdette başkalarını O'na ortak etmekten şiddetle
menedilmiştir.
Bu sebeple Kur'an-ı Kerîm'de; «Şirkin pek büyük bir günâh ve
zulüm olduğu»(1) Hak Teâlâ'nın «Kendisine şerik koşulmasını asla affetmiyeceği,
bundan başka olan günahları dileyeceği kimseler için affedeceği
bildirilmektedir.»(2)
Çünkü insan, Allah'ın yeryüzündeki halîfesi (vekili)'dir.
Zira yeryüzündeki her şey onun emrine ve hizmetine verilmiş, onun idaresine
terkedilmiştir.(3)
Öyle ise nasıl olur da, kâinatı idare etmek için yaratılan
insan, kendisi gibi veya kendi hizmetinde olan şeylerin bazısını ilâh olarak
kabul ederek Allah'ı bırakıp, ona ibâdet eder veya onları Allah'a şerik
koşar?
İşte şirk insanı bu şekilde alçaltacağı ve Allah'ın onun için
takdir ettiği yüksek ve şerefli mevkii idrak ederek O'na ulaşmasına engel
olacağı içindir ki, günahların en ağın olduğu ve Allah Teâlâ'nın, kendisine
şirk koşan bu gibi insanları asla affetmiyeceği bildirilmiştir.
Şirkin Nevileri (Çeşitleri):
Şirkin birçok nev'ileri vardır :
1. Şirk-i İstiklâlî:
Şirk nev'ilerinin en açığı; güneş, ay, yıldızlar gibi semavî
varlıklara, tabiat kuvvetlerine, yan veya tam ilâh zannedilen insanlara,
hülâsa, Allah'tan başka canlı veya cansız varlıklara tapınmak ve onlara ibâdet
etmektir. Şirkin bu şekilde; Allah'ı bırakarak; veya bir veya daha çok
varlıkları ilâh veya ilâhlar olarak kabul edip onlara tapınıldığından, bu türlü
şirke, «Şirk-i İstiklâli» denmiştir.
Hayır kaynağı olarak bir «hayır ilâhı», şer kaynağı olarak da
bir «şer ilâhı» olduğuna inanan ve bu iki ilâha tapan «Seneviyye ve
«Mecûsiler»'in şirki, bu şirke dahildir. «Zerdüşt» dininde olduğu
gibi...
2. Şirk-i Teb'iz :
«Şirk-i Teb'iz» denilen bu şirk nev'inde ise; Allah'a inanmakla
beraber, O'na başka şeyleri şerik (ortak), koşmak, yâni, ilâh olduğuna inanılan
diğer varlıklarınıda Yüce Allah gibi ulûhiyet sıfatıyla muttasıl olduğuna
inanmaktır. Hristiyanlıkta sonradan uydurulup icad edilen «Teslis» akidesi, bu
nev'i bir şirktir. Çünkü onlaz Hz. îsa'ya oğul, Hz. Meryem'e Ruhu'l - Kudüs
adını vererek Oğul veya Ruhu'l - Kudüs'ün de bizzat Allah gibi kâdir-i mutlak ve
âlim-i mutlak olduğunu sanmakta ve böylece Baba, Oğul ve Ruhu'l - Kudüs gibi üç
başlı bir ulûhiyete inanmaktadırlar.
3. Şirk-i Takrîb :
«Şîrk-i Takrîb», adı verilen üçüncü nev'i şirkte ise; bu âlemin
yaratıcısının bir olduğu kabul edilmekle beraber, «O'na yakınlığı temin etmek
ve O'nun katında şefaatçi olmak üzere Allah Teâlâ'yı bırakarak O'ndan başkasına,
yani putlara ve heykellere tapmak, hiçbir fayda veya zarar veremiyecek olan bu
cansız ve kıymetsiz eşyaya ibâdet etmektir." «Veseniyye», yani «Putperestlik»
denilen bu şekil, en âdi, kötü ve gülünç şirk şekli olması Ve İslâmiyetin zuhuru
sırasında bütün dünyada salgın halinde bulunması sebebiyle, Kur'an-ı Kerîm'de en
ağır kelimelerle sık sık zikredilmiş ve bu sapık inanç şiddetle
yasaklanmıştır.(4)
— Şirkin diğer bir şekli de; bir kısım insanların kendi
aralarından bazılarını «Rabb» olarak kabul etmeleri, onlara körü körüne
inanarak Allah'ın emir ve nehiyleri yerine, onların emrettiklerini yapmaları,
yasak kıldıklarını da yapmamalarıdır. Nitekim Kur'an-ı Kerîm'de, Yahudilerin
hahamlarını (yani kendi din adamlarım), Hıristiyanların da rahiplerini
Allah'dan başka birer Rabb edindikleri, yani emir ve yasaklarını bırakarak,
kendi din adamlarının emir ve yasaklarını tuttukları, halbuki bir tek Allah'a
ibadetle emredilmiş oldukları beyan edilmektedir.(5)
Yukarıda zikredilen bu şirk nev'ileri, şu âyet-i kerimede gayet
açık olarak şöylece özetlenmiştir.(6)
«... Hiçbirimiz Allah'dan başkasına tapmıyalım. O'na hiçbir
şerik (ortak) koşmayalım. Allah'ı bırakıp içimizden bir kısmını kendimize Rab
edinmiyelim.»
Şirkin en kapalı görülen bir şekli de, yine Kur'an-ı Kerîm'de
bildirilen, insanın kendi heves ve süflî arzularına körü körüne uymasıdır.
Nitekim Kur'an-ı Kerim'de (7)
«Kendi heves ve arzularım mâbûd edinen kimseyi gördün mü?.."
buyurulmak suretiyle bu gibiler kötülenmişlerdir.
O halde, açık veya kapalı olan her türlü şirkten dikkatle
kaçınmak lâzımdır. Hakîkî Tevhîd'e ancak bu şekilde ulaşılır.
Allah'a şirk koşmanın bütün bu nev'ileri, bilhassa
putperestlik, güneş, ay ve yıldızlara ve tabiat kuvvetlerine, iki veya daha çok
ilâha tapmak ve Hristiyanların teslis akidesi, Kur'an-ı Kerîm'de şiddetle
reddedilmiş, hakîkî tevhîd inancı bütün beşeriyete telkin edilmiştir. Böylece
gerçek itaat ve ibâdetin ancak Allah'a yapılacağı, Allah'ın emirlerini terk
ederek, başka bir kimsenin emirlerine veya süflî arzularına itaat etmenin bir
nevi şirk hükmünde olduğu, birçok âyetlerde beyan buyurulmuştur.(8)
Dipnotlar:
(1) Lokman, 13
(2) Nisa, 48
(3) Bakara, 29-30
(4) Bak:
En'âm, 71. 136-138, 139; İbrahim, 30; Ankebut, 25; Araf. 191, 132. 195, 197;
Hacc, 12. 13. 73; Meryem, 81: Furkan, 3: Sebe', 21; Fatır, 13. 14, 40; İsrâ,
56.
(5) Tevbe, 31
(6) Âl-i İmrân, 64
(7) Furkân, 43
(8) Ali Arslan
Aydın, İslam İnançları, (Tevhid ve İlm-i Kelam), Gonca Yayınları:
289-291.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder